Akış

Akış

Isparta’ya kilometreler kala kaleme almaya başlıyorum bu yazıyı. Yazmaya verdiğim uzunca aradan sonra belki de onuncu yazma girişimim sonunu kestiremediğim.

Geçtiğimiz birkaç ay içerisinde hayatımda bir takım değişiklikler yaşamaya başladım. Bunların hepsi domino taşı misali birbirini tetikledi ve en sonunda tam olarak nerede olduğumu çözemediğim ama orada olmaktan zevk aldığım bir konuma yerleştirdi.

Her şey yazın gönüllü olarak başladığım dijital pazarlama stajı ile başladı. Dikeyinde lider bir e-ticaret sitesinde ve dinamik bir ekiple, üstelik de yoğun bir süreçte işin içine girince kafamda tonla acaba oluşmuş, en sonunda da nasılsa stajyerim bir bakar çıkarım demiştim.

Biraz bayat bir söylem olacak ancak insan girince alışıyormuş. Bunu stajımın 3 haftası falan hissetmeye başladım. Muhteşem bir yöneticim vardı ve her seferinde destekleyici şekilde konuşuyor, sanki o ekibin hep bir parçasıymışım gibi davranıyordu. Ne zaman bir daralma, bir bunalıma hissetsem “Alp naber?” diyip yanıma geliyordu. Ee hal, vaziyet böyle olunca da hem ekibe hem de yapılan işe fazlasıyla alıştım.

Günler günleri kovaladı ve her gün yepyeni bir modda ve süreçte ilerlerken bir şekilde şimdiki yöneticim ile iş yapma fırsatı buldum. Zaman zaman onunla girdiğim toplantılar pazarlamanın çok daha farklı bir alanını görmemi sağladı. Hatta bir toplantıdan sonra nasıldı diye sorduğunda “kendimi mühendis gibi hissettim” demiştim. Sanırım hayatıma yön veren cümlelerden biri oldu.

Derken stajımın sonunda bizimle çalışmak ister misin dedi iki yöneticim de. Hani bir his vardır, sevineceksin de nasıl sevineceğin konusunda bir fikrin yok, aslında o anda tam da öyleydim. Tabi benim düşündüğüm öyle. Nasıl bir tepki verdim hiç bilmiyorum. Aradan iki hafta geçtikten sonra da işe başladım.

Tabi işe başlayınca bir anda her şey değişti gibi oldu. İlk hafta her gün 1 saat toplantıya giriyor, buna ilave yöneticimden eğitim alıyordum. Muazzam bir haftaydı diyebilirim. Sonraki süreçte sürekli bir şeyler öğrenmeye başladım. Her seferinde farklı bir şey çıktı karşıma. Kimini becerebildim, kimini elime yüzüme bulaştırdım ama bir şekilde öğrendim. Sanırım burada en önemli nokta öğrenme motivasyonu, bir şeyleri öğrenmenizi destekleyecek ve sizi yönlendirecek kişi.

Her Türk filmi gibi bu hikâyeye de ufak bir taş gerektiği için devam eden okulumda devamsızlık sorunu baş gösterince bir anda rüzgarın yönü değişmeye başladı. İlk başlarda yeterince iyi götürdüğümü düşünsem de sonraki iki hafta bence tam anlamıyla vasattı. Ancak motivasyonda en önemli şey sanırım iletişim, en azından bende öyle. Konuşunca, danışınca o an kafam ne kadar dağınık olursa olsun kara bulutlar aralanabiliyor. Bu şekilde bir konuşma da olunca artık bir şeyleri toparlama konusunda kendinden emin olarak çalışmaya başladım.

Tabiki bu arada kaçan bir düzen vardı ve önce onu düzenlemeye başlamak gerekiyordu. Dolayısıyla tekrar günlük yapılacak işlerimi belirlemeye başladım. Aslında böyle bir alışkanlığım yoktu önceleri ama bunu yöneticim ile her sabah yaptığımız toplantılarda alışkanlık edindim ve zamanla muhteşem sonuç vermeye başlamıştı.

Ardından kendime bir takım hedefler belirledim. Bunlardan ilki şüphesiz ki mezun olmak. Ardından kafamda Html ve JavaScript öğrenmek gibi planlar var. Bunların hepsini yavaş yavaş yapacağım. Çünkü şunu fark ettim ki ne kadar bölünürsen o kadar da parçalanıyorsun. Uğruna emek verdiğin onca şey heba olabiliyor ya da bir çıkmaza girebiliyor, ki çıkmazlar ve belirsizliklerden nefret eden biri olarak en güzelinin sistematik ilerlemek olduğunu ancak bu yaşımda öğrenebildim.

Hayatıma da bir takım kırılma noktaları ekleme kararı aldım. Bunlardan ilki Ocak ayında olacak, sanırım ikincisi de yine Ocak ayında. Ardından daha farklı yollar çizerek devam edeceğim.