Güzel bir çarşamba gününden, evdeki 261. günümden herkese merhabalar, umarım herkes iyidir.
Kış yavaş yavaş geldi, uyandığımız saatlerse karanlık saatlere denk gelmeye başladı. Ev ne kadar sıcak olursa olsun sıcak yataktan çıkıp çalışmaya başlamak zorlaşmaya başladı.
Evde çalışmanın belki de beni en zorlayan yanı sabahları oldu. Haftada en az iki kere saati belli olan servise bile geç kaldığım için zaten iki adım ötemde olan işe başlamak sabahları tam anlamıyla eziyet oluyor.
Bu sorunu çözmem gerektiğini fark ettiğimde kendimi yataktan kalkmaya itecek ve sabah ilk iş keyif alarak yaptığım bir alışkanlığa dönüştürecek bir çözüm aradım derken o çözümü kahve demlemekte buldum.
Öncelikle kahve makinemi masamın baş köşesine aldım, her akşam yatmadan önce suyunu, kahvesini ve kahveyi içeceğim bardağı masanın üstüne koyuyorum ki kalkmak için bir motivasyon olsun. İşe yaramıyor diyemem 🙂 Sizin böyle motivasyonlarınız var mı?
Bugün ve bundan sonraki günlerde video ve makalelere yaptığım ufak yorumlara ek olarak onlardan aldığım bazı notları da paylaşacağım sizlerle. Dün bu çabayla yazı üzerinde çalışırken fark ettim ki okuduklarımdan daha fazla keyif almaya başladım.
Bu notları alabilmek için dün bahsettiğim Notion uygulamasını kullanacağım. Makaleleri ve videoları notion’a aldıktan sonra başladım sevdiğim yerleri işaretleyerek okumaya. Okurken ya da izlerken not aldıklarımın bazılarını paylaştım. Sizce buna devam etmeli miyim?
Günün Videoları
Bugün videolar konusunda kendimi çok iddialı hissediyorum. Neden diye soracak olursanız hepsini çok sevdim 🙂
Günün ilk videosu Flu TV’den Para Nedir? Ceplerimizde taşıdığımız ya da bir şekilde birikimini yaptığımız bu şey tam olarak nasıl değer kazanıyor ve ne ifade ediyor diye farklı bir açıdan dinlemek isterseniz kaçırmayın derim.
Günün ikinci videosu çok sevdiğim Trailofus kanalına ait. Burçin ile Erdi’yi uzun zamandır takip ediyorum. Hatta kendi karavanımı yapmayı isteme fikrimin tohumlarını onlar ekti desem sanırım yanlış ifade etmiş olmam. Bu videolarında da günübirlik bir gezilerinde lazanya pişirmeye çalışıyorlar, ki lazanya en sevdiğim yemekler listesinde ilk 3’ü zorlar.
Günün üçüncü videosu dinlemek ile alakalı. Daha önce hiç bilmediğim, dün okuduğum makalede önerilen bir kanala gidiyoruz. Kanalın adı Zürafa Sohbetleri. Geçtiğimiz hafta dinlemek üzerine bir eğitim almıştım, bunun da üzerine gelmesi çok anlamlı oldu benim için. Videodan ufak bir alıntı yapmak istiyorum “Duymak sadece kulakla duymak değil galiba, kelimeleri duyuyoruz da kalbimize ulaşmıyor. Nasıl olur da kalbimizle dinleriz?“
Ve günün son videosu karantina süreci başlayıp sınır kapıları kapandığında CNN’e verdikleri bir röportajın ardından topa tutulan, daha sonra haftalarca biz öyle demek istemedik diye kendilerini açıklamaya çalışan tatlı bir çifte ait. Uzunca bir süredir karavanları ile Türkiye’deler ve ülkenin tadını pek çoğumuzdan daha iyi çıkarıyorlar 🙂
Duymak sadece kulakla duymak değil galiba, kelimeleri duyuyoruz da kalbimize ulaşmıyor. Nasıl olur da kalbimizle dinleriz?
Kalple dinlemek ancak bilinçli olarak kalple dinlemeyi seçmekle mümkün
Söylenenle kulağa gelen arasında incecik bir ip ve üstünde de bir cambaz var, öyle dinlemek lazım ki cambazın düşmemesi lazım
Günün Makaleleri
Günün makaleleri ile ilgili dün yazacak pek bir şey bulamamıştım ama ekip arkadaşım Ece’nin önerisiyle bugün onlara daha özenle çalıştım.
Öncelikle günün ilk makalesi nasıl bir dinleyicisin ile başlamak istiyorum. Belki de hepimizin en büyük sorunlarından biri dinlemek ya da karşılığı olarak dinlenmek. Pek çoğumuz dinlemeyi bilmiyor ya da beceremiyoruz.
İnsanları dinlerken kendi iç sesimizde kayboluyor, kendi sorunlarımızla yüzleşiyor ve kendimize cevaplar veriyoruz. Bu yüzden de pek çok insan bize içini dökemiyor.
Hep iyi bir dinleyici olduğuma inanmıştım. Bu konu üzerine düşündükçe, okudukça aslında çok fazla hata yaptığımı fark ettim. Daha iyisi olmaya fazlasıyla kararlıyım. Peki ya siz iyi bir dinleyici misiniz?
Günün ikinci makalesi zincirlerimizi kıramayışlarımızla alakalı. Belki de pek çoğumuzun izlediği Muhteşem Gatsby filminden yola çıkarak üçlü beyin teorisini anlatan ve ardından da duruma genel bir perspektif sunan güzel bir makale.
Günün üçüncü makalesi ise bir şeyleri başarmaya çalışırken süreci nasıl oyunlaştırıp süreçten keyif alabileceğimize kısa bir bakış açısı sunuyor. Hatırlarsanız ben de güne başlarken kahve demlememden bahsetmiştim, belki de güne başlangıcı oyunlaştırıyorumdur. Ne dersiniz?
Nasıl Bir Dinleyicisin?: https://medium.com/t%C3%BCrkiye/nas%C4%B1l-bir-dinleyicisin-165f92b9c28a
Halbuki bazen öncelikli isteğimiz bölünmeden anlatabilmek. Anlattıkça kafamızı toplamak.
Karşıdakinin söylemek istediğini değil, duymak istediğimizi duyuyoruz çoğu zaman.
Ön yargılarımız yani bu etiketleme sistemi aslında bir enerji tasarrufu mekanizması.
Statüko Önyargısı ve Muhteşem Gatsby’nin Mutsuz Sonu: https://medium.com/t%C3%BCrkiye/stat%C3%BCko-%C3%B6nyarg%C4%B1s%C4%B1-ve-muhte%C5%9Fem-gatsbynin-mutsuz-sonu-edf20cc48c58
Nörobilimci Paul Donald MacLean, 1960’larda “Üçlü Beyin” teorisini geliştirdi. MacLean’a göre beynimiz üç bölümden oluşur: Sürüngen Beyin, Duygusal Beyin ve Düşünen Beyin.
Statüko önyargısı, hayatımızın gidişatını değiştirmeye gösterdiğimiz direnç olarak kendini gösterir. Mevcut durumu korumaya çalışan yapımız, rasyonel düşünerek zinciri kolayca kıramaz.
Bizim kırılma noktamız ise sürüngen beynimizin neden değişime direndiğini fark etmek, onu kırmak ve yeni beynimizin rasyonelliği ile uzun dönemde bizim için faydalı olacak kararı vermek için zor gözüken ilk adımları atmaktır.
Sağlık Oyunlaştırması: https://inooster.com/saglik-oyunlastirmasi/
Yapılan bir araştırmada insanların yalnızca %3’ü yeni alışkanlıklara açık ve hazırdır. Kalan %97’lik kısmın %20’si ilgili ama harekete geçmeye bir şekilde hazır değil. Kalan %20 yeni bir alışkanlık veya değişim için ilgili fakat gerekli farkındalığa sahip değil. Diğer kısımda kalan büyük çoğunluk ise ne ilgili ne de hazır.
Motivasyonu kaybetmenin temel sebebini aslında BJ Fogg tüme varım davranış döngüsüyle açıklar. Aslında bir konuda atım atmak isterken onun alt kısımda kalan parçacıklarını düşünmeyiz.
Oyunlaştırma yaparken nelere dikkat etmeliyiz?