Hayat Bir Nefesmiş 2….

Hayat Bir Nefesmiş 2….

Önceki yazım “Hayat Bir Nefesmiş”te doktorun kalp krizi teşhisine kadar değinmiş ama sonrasını bu yazı için saklamıştım. İşte o yazının devamı:

Elbette doktor kaygısızca hayırlısı olsun dememe biraz kızdı. Bende de  ne yalan söyleyeyim nasılsa acil doktoru, kesin karıştırmıştır rahatlığı vardı. Ardından ekgde bana durumu gösterdi. Benim açımdan durum değişmedi. Yine inanılmaz derecede sakin durumdayım. Şimdi düşündüğümde bana da mantıksız geliyor sakinliğim açıkçası.

Ardından ambulans ayarlaması yapıldı ve başka bir hastaneye sev işlemi ayarlandı. Yine bir umursamazlık yaparak “Ambulansa gerek yok, biz zaten arabayla geldik, iki dakika gideriz” dedim. Bu sefer doktorun sabrını fena zorlamış olmalıyım ki yanıma geldi ve “ şu halde sana şurada iki adım attırsam bana neler yaparlar biliyor musun sen?” dedi. Şimdi hatırlayınca düşünüyorum da adamın sabrını fazla sınamışım galiba..

Bir an sonra ambulans sedyesine oturdum ben ambulansa doğru giderken çok garip ve anlamsız duygular içerisindeydim. Elbette yanımda saz arkadaşım Mehmet vardı. Muhteşem bir ikili oluşumuzdan mütevellit başımız beladan bir türlü kurtulmuyor sanırım. Mehmet’le göz göze geldi ve ikimiz de güldük. Elbette hala ikimiz de durumu kale almıyoruz. O rahatlık nereden geliyordu pek anlayamadım açıkçası. Ancak ambulansın kapıları kapandığında yavaş yavaş üçbuçuk durumları baş göstermeye başladı.

Aklıma ilk gelen şey artık Isparta’da yaşamadığım şeyin kalmamış olduğuydu. Tek eksiğim ambulans yolculuğuydu ve onu da tamamlamış olmuştum. Diğer hastahaneye vardığımda hemşireler, doktorlar falan elbette bir şok yaşadım. Yine de ambulanstaki o gerginliğim gitti. Tekrar sakin bir Alperen halini almam pek uzun zaman almadı.

Müşahede odasına geldiğimizde Defibrilator çalıştırılana kadar da sakindim. Ama orada ciddi bir korku problemi yaşamadığımı söylersem yalan olur. Ondan sonraki kısımı çok hatırlayamıyorum. Tek hatırladığım Mehmet’le salak salak sırıtışımız. Elbette tüm bunlar olurken ailemin haberi yok. Sonra kardiyolog geldi ve anjiyo’ya alalım dedi.

Burada da bir üçbuçuk var. Daha yaş 21, boğazım arıyordu altı üstü falan. Sersem olmuş durumdayım açıkçası. Elbette o an onları yaşarken komedi tadındaydı ama hatırladıkça drama dönüyor. Sedyeyle anjiyo odasına yol alırken sadece büyükbabamla konuştum ve telefonu Mehmet’e kitledim. Ondan sonraki kısımda benim görevim sadece yatmaktı. Zaten severim yatmayı, pek sıkıntı olmaz diye düşündüm.

Anjiyo odasındaki hemşire abla “biraz genç değil misin ablam sen?” diye sorunca ben yine umursamaz alperen moduna döndüm. O an tek korkum acıyacak mı ki korkusuydu. Elbette anjiyoya girene kadar eğer birşey çıkmazsa o doktoru vururum dediğimi de eklemek istiyorum.

Anjiyo başladıktan sonra bu fikrimden tabiki de u dönüşü yaptım. İçinizde kablo gezdiriyorlar. Elbette ki herşeyden u dönüşü yapmanız olası. Yaklaşık bir 10-15 dakika kadar sürdüğünü tahmin ediyorum. Ardından anjiyo bitti ve damarlarımda herhangi bir sorun çıkmadı. Zaten anjiyo kolay bir işlem, sıkıntı sonraki 4-5 saatte.

“Sağ bacağımı oynatman yasak. İçerisinde iğne var çünkü.” Gel de rahat dur şimdi yerinde. Hareket edesim yoksa da hareket etme ihtiyacı hissetmeye başladım. Biraz sonra iğne diye bildiğim şeyin kılıf benzeri birşey olduğunu öğrendim. Çıktıktan sonra asıl işkence başladı. Yaklaşık 20 dakika kadar bir hemşir orada baskı uyguladı. Çünkü kanama durmalıydı. Ardından tam 5 saat kum torbası vardı üstünde. Elbette ki hareket yine yassak!!

Bu arada bunlar yoğun bakımda oluyor. En genç hasta olmamın yanı sıra sanırım benden sonra en genç hasta sağ tarafımda yatan abiydi ki o da tahminim 45 vardır. Gelen giden hemşire, doktor ben es geçmedi. Hepsi mutlaka dosyama bakıp şaşırarak benimle sohbet etti.

En ilginç diyalog sanıyorum gece saat 10-11 civarı gerçekleşti. Doktor olduğunu düşündüğüm bir beyefendi geldi, beni görünce şaşırıp dosyama baktı. Anjiyo olduğumu görünce yanıma geldi.

-Şekerin var mı?+Hayır,yok

-Sigara?+Yok.

-Alkol?+Yok.

-Sevgili?+O da yok

-Peki ya oğlum sen buraya düşmek için nasıl bir günah işledin?+….  // Error. Cevap.php bulunamadı.

 

Daha bu gibi o kadar şey yaşadım ki birkaç saat içerisinden. Üzerinden bir haftadan fazla vakit geçmesine rağmen hala kafamda oturtamadığım şeyler,kabullenemediğim gerçekler ve yorumlamadığım bir gelecek var. Bundan sonra ne olacak sorusu en çok kafamı kemiren şeylerden biri aslında. Ama eminim ki bu da gelip geçer.

Şuan asıl değinmek istediğim şey ise dostlarım. Gerek arayan soran gerekse bu olayları yaşarken bizzat yanımda olan. Birkaç hafta önce Can Dündar’ın bir şiirini paylaşmıştım, bir dostu olmalı insanın diye.. Gerçekten de bir dostu olmalıymış insanın. Her şerde bir hayır vardır misali bende birkaç tane dost olduğunu görmüş oldum  bu vesileyle. Ufacık iki resimle yazımı bitirmek istiyorum

received_10208534566274411.jpeg

ımg_20160516_154852.jpg.jpeg