Nasıl Bir His?

Nasıl Bir His?

Çok şey yaşıyoruz hayatta. Ve bilmiyoruz ne yaşadığımızı ya da neden yaşadığımızı. İşte bunu düşünürken nasıl bir his diye sordum kendi kendime. Nasıl hissettiğini bilmemek nasıl bir his?

Geçtiğimiz günlerde kendi adıma muhteşem bir deneyim yaşadım. Kendi okulumda, bir zamanlar üzerinde çalıştığım bir projede konuşmacı oldum. O sahneyi hak edip etmediğim konusunda çok şey var benim de kafamda. Nedenlerinden ziyade nasılları hakkında konuşmak istiyorum biraz.

Serüven aslında lise sona dayanıyor. Hayatımın kırılma noktası, kimi zamansa ikinci doğum günüm olarak adlandırdığım o gün hayatımın temel taşlarında bir takım değişiklikler yapmam gerektiğine karar verdim. Yani kendimi bir bakıma sıfırdan yaratmalıydım.

Sanırım değişime önce vücudumuzdan başlıyoruz. Bu süreçte fazla kilolarımdan kurtulmamla hayatımın dengeleri ufak ufak değişmeye başladı. Sanırım önce fazlalıklardan kurtulmak gerekiyor diyip hayatımdaki diğer fazlalıklardan kurtulmaya devam ederek ilerlemeye başladım.

Derken üniversiteyi kazandım. Hem de listeme son gün girmiş olan SDÜ Endüstri Mühendisliği’ni. Nasip bu ya, o gün inanılmaz sevinmiştik ailecek. Sanırım tek sevinmeyen büyükbabam oldu, ki hala da pek memnun olduğu söylenemez 😀

Şansım o gün bir yaver gitti,  bir açıldı ki hamdolsun hala gidiyor. Okulun ilk günü bölümün kulübü olan Endüstri ve Kalite Topluluğu’nun başkanı Oğuz Furat ile tanıştım. Üniversite hayatımı değiştiren insanlardan biridir Oğuz abi. İlk günden tanışıp, ilk tanıştığım insan da o olunca  sağolsun beni bölümün kulübünün standına götürüp üst sınıflarla tanıştırdı. Derken macera da orada başladı.

Daha okula başlar başlamaz bir çevre edinmiş, ki geçmiş hayatımda en zorlandığım konulardan biriydi, üstüne de hayatıma güzel insanlar katmıştım. Tabi bir anda böyle bir ortam, böyle bir çevre kafamı karıştırmış ve ego ile özgüven arasında da pek çok kez savaş vermiştim ama dedim ya iyi insanlar olunca yanınızda hayat çok farklı ilerliyor.

Aradan geçen birkaç hafta içinde bir abimle daha karşılaştım ki ondan da çok şey öğrendim hayata dair. Emre abiyle tanışma hikayem tamamen Mustafa Ceceli ile tanışmak istememden kaynaklıydı. Derken süreç ilerledi ve bir baktım ki ev arkadaşı olmuşum. Birlikte çok güzel işler yaptık ve çok şey öğrendim. Bir takımı koordine etmeyi o zaman deneyimledim, neleri yapmam gerektiğini ve neleri de yapmamam gerektiğini o zaman gördüm.

Derken aradan yine zaman geçti ve hayatıma Industryolog Akademi girdi. Bu diğerlerinden çok daha farklı bir süreçti. Bir kere ilgimi çekiyordu çünkü buradaki bağ ve samimiyet diğerlerinden farklıydı. Birbirinden kilometrelerce uzakta olmasına rağmen birbirine kuşkusuz bağlı bir ekip.

Bu ekiple çalışırken, yeni şeyler deneyimlerken hayatıma yeni bir insan daha girdi. Ağustos civarı, ev taşıdığım dönemde Yaşar Üniversitesi’nin TEMÖB temsilcisi Merve Oğuz ile tanıştık ve önce etkinlikle ilgili, sonra akademi ile ilgili ve hemen ardından da uçaklarla ilgili konuştuk. Dayımdan sonra ilk kez biri uçaklar ile ilgili benden kat ve kat daha fazla şey biliyordu.

Neyse bu konuşma sırasında ben akademinin sosyal medya hesaplarından destek olalım, etkinliği tanıtalım dedim, Merve de “neden buna bir isim koymuyoruz ki? Siz bizim sosyal medya sponsorumuz olun” dedi. Bu da hayatıma farklı bir boyut daha kazandırmış oldu.

Önce TEMÖB’te sahneye çıkıp akademiyi anlattık. Kısa, acemice ve kötü bir sunumdu bence. Buna karşın bir ilkti ve ilk olmanın tadını içeriyordu.

Derken zaman ilerledi. O ilk fikir filizlendi ve Sosyal Medya Partnerlikleri’ne, oradan da Gear-Up adında bir gruba dönüştü. Hayatıma kattığım bir dost hem bana hem de akademiye çok farklı bir şey katmıştı artık.

Bu arada birkaç yerden akademiye sunum teklifi geldi ancak cesaret edemedik. Ne konuşacaktık ki? Ya da konuşabilir miydik ki? Çünkü kendi adıma deneyimlemiştim, o kadar da kolay değildi sahnede konuşmak. Ki duruşuma bakarsanız da gergin ve tedirginim.

Bu arada kıramayacağımız bir yerden bir teklif geldi. Taa en başta demiştim ya kendi okulumdan, kendi kulübümden. Ee el mahkum, konuşacağız. Görme zamanı gelmişti son 6-7 ayda kendimi geliştirebilmiş miydim?

Bir sınav gibiydi benim için,karşımda hocalarım ve arkadaşlarım varken, birgün olmayı hayal ettiğim sahnedeyken konuşmak. Bu sefer farklı bir şey vardı ki kendime güveniyordum. Bilmediğim bir şeyi anlatmaya çalışmayacak  ya da ezber bir kağıttan devam etmeyecektim. Sadece konu başlıklarım ve bir tane de özel olarak not aldığım bir söz olacaktı. Hiçbir şeyi unutmuş olmayacak, dolayısıyla da tökezlemeyecektim.

 

Benim de bir sahnem olsa dedim, al senin olsun dediler. Teşekkürler @endkal ,@industryolog

Alperen Bilgehan Dede (@alprendede)’in paylaştığı bir gönderi ()

Genel hatlarıyla da kafamda kurduğum gibi gitti konuşma. Kimseye bir şey öğretmeye çalışmak benim  haddim değildi, sadece bir bakış sunmak istiyordum ve kimseyi de akademinin reklamıyla sıkmak istemiyordum. Orta şekerli, iyileştirmeye açık ve bir öncekinden iyi bir performansla da tamamladım.

Rahat konuşabilmenin altın sırrı güven. Kendinize olan güvenden bahsetmiyorum burada, adına konuşacağınız ve sizi oraya çıkaran insanların güveni. Kendi ekibim abi sen yaparsın dedi, davet eden kulübün başkanı arkadaş da abi sırf evdeki sohbeti döndürsen bile yeter dedi. Daha ne olsun değil mi?

Benim dikkatimi çeken şey bir öncekinden sahnede tedirginken şimdi sahne benim havasına girmişim. Sanırım bunun sebebi de yukarıda bahsettiğim şeyler. Videoyu da ekledim. Belki izler ve geri bildirim yapmak istersiniz.

Sağlıcakla kalın..