Reçine Kokulu Hayallerim

Reçine Kokulu Hayallerim

Önceleri bir yazı yazmıştım. Hatta onu da “Reçine Kokulu Çocukluğum” diye adlandırmıştım. Dün bir dostum,bir kardeşim o yazıyı okuduktan sonra abi devam yazısını neden yazmadın o yazının dedi. Durdum ve düşündüm acaba onu yazarken bir devam planlamış mıydım diye.  Derken yazıyı tekrar okurken son paragrafında “Reçine Kokulu Hayallerimiz” gibi bir şey geçirmiş hatta onu kalın harflerle yazmış olduğumu fark ettim. Evet ben bir devam yazısı planlamamıştım ama kalemim planlamış meğerse. İşte şuan o devam yazısını okuyorsunuz. Reçine kokulu hayallerime hoş geldiniz..

Hayatı reçine kıyısından geçen bir insan er ya da geç dönmek ister o kokuya. Bu yüzdendir ki bizde mezarların başlarına çam fidanları dikilir, ormanlık gibidir mezarlıklar. Böyle bir durumda da elbette benim de hayallerimin en son noktası, varış noktası ya da hayallerimin finali de bir reçine kokusu kıyısında bitiyor.Gelin görün ki o yol haritası her an, her saniye değişiyor. Bir gün çok zengin olmak geçiyor kalbimden, bir gün ise çok çok daha farklı bir şey. Ancak en nihayetinde tek bir isteğim, tek bir beklentim var bu hayattan. O da “mutlu olmak”

Yıllar önce biri bana bir öğüt vermişti. Elimden geldiğince, hafızam yettiğince kelimesi kelimesine aktarmak isterim sizlere. Belki sizlerin de hayatınıza ufak da bir olsa etki eder. Böyle şeyler afrika’da kanat çırpan bir kelebeğin japonya’da depreme sebep olması gibidir. Etkileri öngörülemez ancak katlanarak artar. Neyse çok uzatmadan öğüde geleyim. Dedi ki ” Bak evlat hayatta iki kavram var ve genellikle de birbirleriyle kavga içerisinde olurlar.Birisi mutluluk,diğeri ise haklılık.Çoğu zaman hem mutlu hem de haklı olman zordur. Böyle bir durumda mutlu olmayı seç. Vereceğin bir kavga ise eğer kazanmak için savaşma, sonucunda mutlu olmak için savaş. Aklına hep şunu getir tartışırken mutlu mu olmak istiyorum yoksa haklı mı? Haklı olmak için başkalarının canını yakarsan sonunda mutsuz olursun ve ne yazık ki bazen başkalarının canını yakmadan haklı olmazsın.”

O gün bugündür yaşadığım en ufak gerginlikte bile derin bir nefes alır ve kendine sorarım haklı mı olmak istiyorum yoksa mutlu mu?Genellikle de nefsime yenilmeyip mutlu olmayı seçer ve reçine kokulu hayallerime bir adım daha yaklaşırım ama bazen o ego denen şey alt eder her şeyi. Gözün görmez olur sonucu, attığın adımın nerelere gideceğini kestiremezsin. Sonuçta elinde bir adet kazanılmış haklılık ve bir adet kaybedilmiş mutluluk kalır.Peki sorarım size sonuçları alt alta toplayacak olursak kazandık mı kaybettik mi? Tabiki de kaybettik..

Toparlayıp hayallere dönmek istiyorum. Karadenize yakın topraklarda geçti çocukluğum, Ardahan kışı sert, yazı serin memleketti vessellam. Buna rağmen hayatımın en eğlenceli zamanları olduğunu da söylemeden edemem. Örneğin her haftasonu ormana gider bir Türk ailesi klasiği olduğu üzere mangalımızı yakar, bir yandan da semaverde çayımızı demlerdik.Bilmiyorum hiç içtiniz mi odun ateşiyle demlenmiş semaver çayını? Ya da bunu Artvin’in Şavşat ilçesinde,gözünüzün görebileceği her yerin çam ağacı olduğu bir yerde yaptığınızı?Çayı demlediğiniz suyun 2000 metre’den gelip en ufak bir klordan bile nasibini almadığını?

Hayat gerçekten garip ya da sadece ben garibim. Bu soruyu netlikle cevaplayamam ama bildiğim bir gerçek var ki o da hep geldiğimiz yere geri dönmeyi düşlüyoruz.Mesela üniversite kazanıp şehirdışında okuma hayalleriyle yanıp tutuşuyoruz,sonra da bitse de artık evime dönsem. Okurken erasmus hayalleriyle, avrupayı gezip dolaşma hayalleriyle yanıyoruz sonra da burnumuzda tütüyor memleket. Açıkçası sonuncuyu yaşayamadım. Bu sadece bir gözlemdi. Giderken koşa koşa giden ama dönerken daha hızlı koşan dostlarımla yaptığım bir gözlem.

Bu arada erasmus demişken çok istedim erasmus yapmayı ama bir türlü nasip olmadı. Aslına bakarsanız nasip olmadı deyip de kendi sorumsuzluğumu nasibe de yıkmayayım. Ortalamam yetmedi hiç. O yüzdendir ki üniversite hayatım boyunca çok isteyip de elde edemediğim iki şeyden biridir benim için. Sadece iki şey mi diyecek olursanız da öyle abzürt hayallerim olmadı benim.Yaşayabildiğimi yaşadım, yaşayamadıma hayırlısı dedim kenara çekildim. Belki de bu yüzdendir genellikle eğlenceli şeyler yaşadım. En kötüsünde bile güldüğümü hatırlıyorum.

Konu iyice sapmışken hadi size onu da anlatayım. Geçen sene soğuk algınlığı diye acile gidip,ambulansa başka hastaneye yollanıp kalp krizi diye anjiyo’ya alındım. Doktor bana kalp krizi geçiriyorsun dediğinde de “hayırlısı olsun” dedim.Mehmet’le karşılıklı geldik ve ikimiz de salak salak gülüyorduk. Peki neydi beni güldüren? Aynı hastaneye yaklaşık bir ay önce mehmetle girdiğimizde doktorun ona acilen ameliyat olman lazım demesi ve 4 saat içinde Antalya’ya gidip ameliyata onu sokmuş olmamızdı. Annelerimiz bile gülüyordu duruma. Neden biliyor musunuz? Hayat gülünce güzel. Ne var yani altı üstü ölüyoruz. Zaten olacak eninde sonunda.

Size samimi olayım o son cümleyi yazdıktan sonra bir durdum. Gerçekten de öyle mi diye düşündüm. Kendimi anlamakta bazen güçlük çektiğimi fark ettim. Mesela o anki tepkim şok muydu? Ya da gerçekten ölüme ihtimal mi vermemiştim?En son ihtimal de ölümden korkmuyor muydum? Aslına bakarsanız yok öyle bir delikanlı. Hepimiz korkuyoruz.Sanırım şok geçirdim suratıma dan diye söylenince 😀

Velhasılkelam bu kadar çok ve farklı konudan konuştuktan sonra olayı özetlemek istiyorum. Dedik ya “Reçine Kokulu Hayallerim” diye,belki de hayallerim reçine koktuğu için farklı durumlarda çok farklı tepkiler veriyorum. Hayatımda hüzün istemediğim içindir bu tepkiler. Yani ” Reçine Kokulu Tepkilerim” var benim