Her geçen saniye kalan ömrümüzün ilk saniyesinin heyecanını barındırıyor içerisinde. Bense her seferinde daha farklı bir adapte olma çabası içerisine giriyor ve her seferinde kendimi daha farklı şeylere adapte etmeye çalışıyor durumda buluyorum kendimi. Sanırım hayat dediğimiz şey yeniliklere ayak uydurmakla geçen bir süreç sadece ve biz her şeye alışamadan geçip gidiyor ve bir gün de sessizce bitip gidiyor. Hepimizin tek dileğiyse yitip gitmemek.
Bir melodram kokan bir başlangıç yaptım sanırım, çünkü bugün bir farklı hissediyorum. Yeni bir yaşa adım attığım gündeyim. Bugün 16 Temmuz ve ben 23 yaşımı artık bitirdim. Aklımda hala 18’i bitirdiğim gün anneme ben artık reşit oldum, dilediğimi yaparım diyişim geliyor. Ne kadar da çocuksu, basit ve eğlenceli bakıyormuşum hayata demeden de geçemiyorum kendime. Çünkü gün geçtikçe öğreniyor ki insan ne yazık ki o büyüklük pek de tercih edilesi bir şey değil.
Hayat büyüdükçe çirkinleşmeye başlıyor, seçimler yaptırıyor ve yaptığın seçimlerin bedellerini ödettiriyor. Kimi zaman savaşlara sokuyor kimi zamansa senden adil olmayan zaferler kazanmanı bekliyor. Peki ya hayat adil mi? Ya da o adil değil diye biz adaletten ümidi kesmeli miyiz?
Hayatın adil olduğuna inanan kısımda oldum hep. Farklı inanışlarda farklı adları var belki ama eninde sonunda ne ekersen onu biçiyorsun. Rüzgar ektiysen fırtına seni vurdu diye kızabilir misin ki hayata?! Bariz cevabı hayır ama kabullenmemek de bir seçenek tabi.
Neyse iyice türk dizisi senaryosuna çevirmeden işi bu sene başımdan geçenlerden biraz bahsetmek istedim. Kendime not çıkarayım, belki size de okuyunca gülecek ya da ders alacak malzeme çıkar. Ha bu arada bu satırları karalarken arka planda çalan birkaç şarkı vardı, onların da hakkını vermek adına yazının sonuna ekledim. Sizde fonda onlar çalarken bu yazıyı okuyabilirsiniz. Şimdiden keyifli okumalar.
Geçen sene doğum günümü kutlamak için toplandığımızda günlerden 15 Temmuz’du ve biz dostlarla birlikte Antalya’daydık. O gün ne yazık ki hoş olmayan şeyler yaşandı ve yeni yaşıma pek de güzel girdiğimi söyleyemeyeceğim ama dostlarımla birlikte girmiştim. Hayat her zaman zorlayıcı ve yıpratıcı olabilir, az önce da bahsettiğimiz gibi adil de olmayabilir ama önemli olan insanın yanında ruhuna ve varlığına anlam katan dostlarının olması. Ben de tam olarak o şekilde bir başlangıç yapmış oldum.
Hayatımın garip bir evresi olduğu aşikardı bu senenin. En yakın arkadaşlarım mezun olmuşken ben hala okula devam ediyor, mühendisliğin okuması en kolay bölümünden mezun olamamış biçimde sürünüyordum. Derler ya her işte bir hayır vardır diye, tek tesellim bu olmuştu. Zamanında ettiklerimin ve rahatlığımın cezasını çekiyordum. Derken önce Burak diye bir dost girdi hayatıma. Önceden ufak bir tanışıklığım olan bir arkadaştı ama yaz okulunda iyice samimi olduk. Sayesinde yaz okulunu fazla strese girmedim. Tabi bununla beraber Antalya’ya kaçıp duruyorduk.
Çok kısa bir süre sonra okulumdan bir kardeşimle bir telefon görüşmesi vasıtasıyla tanıştık. İkimizin de temsil ettiği birer organizasyon vardı ve ikimiz de oralar için heyecanlıydık. Derken Kobul hayatımdaki en değerli insanlardan biri haline geldi. Kimi zaman “neredesin lan” diye arayıp fırça attığım, kimi zaman sinirimi yatıştırsın diye aradığım kimi zamansa mutluluğumu paylaştığım, belki de öz kardeşim olsa bu kadar severdim diyebileceğim bir insan oldu.
Onun hemen ardından reyizlerin bir tanesi geliyor. Bugün doğum günümü kutlamak için aradığında şimdi hazır ol, duygusal bir konuşma yapacağım dediğinde Merve kesin beni gülmekten kırıp geçirir diyecektim ama belki de en güzel konuşmalardan birini yaptı. Merve ile tanışıklığımızsa yine iki organizasyon arasındaki bağlantıyı oluşturmaya çalışırken oldu. Bir bakmışım ki hayatımdaki en kıymetli insanlardan biri olmuş. Tabi bir de hayatımda ilk kez uçaklar konusunda benden bilgili birinin karşıma çıkması da onu ayrı bir sevmemde etken değil diyemeyeceğim.
Hani derler ya hayat upuzun bir yol, devasa bir serüven diye işte ta olarak o serüvende bir kilometre taşını daha atlatmış olmanın verdiği duyguları yaşıyorum şuan, gün bitmek üzere ve ben evde sessizce oturmuş bu satırları karalıyorum. Geçen bir senenin hayatıma neler kattığını düşünmekten de kendimi alamıyorum. Dedim ya hayat bize çok şey katıyor da anlamıyoruz kimi zaman.
Bu yola başladığım günle bugün arasında geçen o bir senede hayatımdan gelip geçen sayısız insan oldu belki de, sayısız karar. Hele bir tanesi var ki o kararı vermek beni benden götürdü ama verememek her gün götürüyordu. Hayat zor azizim, hayat zor. Peki ya biz iyice zorlaştırmıyor muyuz hayatı? Mesela yanlış seçimlerle ya da yanlışları doğru yapmaya çalışmakla? Kim bilir belki de toz pembe bir bahardır hayat.
23 yaşım beni artık her insanın bir fragmanı olduğuna ikna etti. Her insanın kendi doğrusunun olduğunu ve ona saygı duymayı, olmuyorsa vazgeçmeyi ve gereksiz savaşlara girmemeyi öğretti. Velhasılkelam kazanacağını bildiği savaşa bile girmemeli bazen insan, kazanmak onu mutlu etmeyecekse. Hayat kazanmak üzerine kurulu olmamalı, en azından bunun umrumda olmadığını da bu yaşımda öğrenmiş oldum.
Sonunun nereye varacağını bilmeden bazen doğrunun peşinde koşmak gerektiğini bu sene tam olarak içime sindirdim. Yapılan haksızlığa karşı durmayı, geri adım attırmayı ve hakkını sonuna kadar savunmayı da bu sene deneyimledim. Ağır olabilecek sonuçlarını da bu sene gördüm, şansım ise gördüklerim sadece ufak şeylerdi ve çok üstüne düşen olmadı. Yani bu sefer dört ayak üstüne düşmüştüm ama eğer sonunda hem haklı hem de mutlu olacaksam sürecin çok da umrumda olmadığını bu sene öğrendim.
Ee yeni yaşımı bir önceki yaşımı da bir önceki yaşımı birlikte noktaladığım insanlarla birlikte karşıladım ve şunu da öğrendim ki kimi insanlar hayatınıza girmekle kalmıyor hayatınızın vazgeçilmez bir parçası oluyor. Özellikle biri var ki çok kıymetli benim için. İlk gördüğüm gün “Ulan işimiz var, bununla bir sene geçmez” dediğim, şimdi ise ayağını taşa çarpsa canım yanacak ama kahkahayı da basacağım kardeşim. Ki onun adını vermeme gerek yok zaten, okuyunca kendini anlayacaktır.
Yazacak o kadar çok şey var ki ama playlistten bahsetmiştim size yukarıda, yazmalık şarkılardan oynamalık şarkılara nasıl geçti anlayamadığım için burada ufak ufak noktalıyorum yazıyı. Son olarak diyorum ki her yaşın bir güzelliği var, en güzel çağındayım..